KADIRGA AMERİKA’YA GİDER Mİ?
Burak Kibaroğlu
Osmanlı
Devleti, Coğrafi Keşifler akımına katılamadı. Bunun arkasında yatan nedenlere
baktığımız zaman çoğunlukla coğrafya faktörünü görmekteyiz.
İlk olarak Osmanlı’nın okyanuslarda gitmeye
elverişli gemiler yapabilecek elverişli limanları yoktu. Bunların yanı sıra
hammadde ve yerel sanayi kapsamında da Müslüman limanları Avrupalı
muadilleriyle boy ölçüşecek durumda değildi. Barcelona, Venedik, Marsilya ile
karşılaştırıldığında Cezayir, Becaye, Cicel gibi Mağrib limanları geri kalmış
ekonomilerdi. Bu dezavantajlara Mağrib’in verimsiz ve fakir hinterlandını da
ekleyince, bu limanlara korsanlıktan başka bir şans kalmadığını söyleyebiliriz.
İstanbul Limanı’na baktığımız zaman ise okyanus kıyılarına çok uzakta olduğu
söylenebilir. Buradan çıkacak bir filonun Cebelitarık’a varması ve okyanusa
ulaşması aylar sürerdi. Ayrıca bu sularda tecrübesi olan Cezayir korsanları
bile Cebelitarık’ı ancak 1580’lerde ve bunu da dini ritüeller eşliğinde geçerek
aslında boğazın ters akıntılarından ne kadar korktuklarını açık edeceklerdi.
Ancak iş boğazı geçmekle de bitmiyordu ve asıl sorunun burada ortaya çıktığını
söyleyebiliriz. XVI. Yüzyılın ikinci yarısından önce doğru düzgün faaliyet
gösteremeyen Fas limanlarının yetersizliği, lojistik problemlerin çözülememesi
demekti; ikmal ve sığınak noktalarının azlığı ecdadın okyanus serüvenini daha
başlamadan bitirmişti.
Bir diğer argümana baktığımız zaman ise, buradaki
bir diğer eksiğin Osmanlı gemileriyle ilgili olduğunu görmekteyiz. Osmanlıların
Akdeniz’de kullandıkları gemileri kadırga türevi, yelken ve kürek birlikte
bulunmaktadır; çünkü okyanustakinin aksine Akdeniz’in rüzgârsız günleri boldur
ve girdili çıktılı topoğrafyası yelkenle manevrayı zorlaştırmaktadır. Uzun bir
kayığı andıran kadırgalar, tayfa ve askerin yanı sıra 144 kürekçiye sahiptir.
Bu da besleyecek insan sayısının hatrı sayılır düzeyde artması demektir.
Akdeniz’in sığ sularında gitmesi gereken ve bu yüzden de az su çekmek için
tasarlanmış bu gemilerin ambar alanı da kısıtlıdır ve bu da iki haftada bir su
ikmali yapılması gerekmektedir. Şayet böyle ikmal noktaları olsaydı, Amerika’ya
ulaşmaları pek de mümkün değildir. Akdeniz’de olsalardı, düşman limanlarında
bile ikmal yapabilirlerdi ancak okyanus bu koşullar altında ‘vahşi ormana’
benzetilebilir.
Peki
gerçekten tüm bu engeller aşılsaydı, Osmanlı Amerika’yı sömürebilir miydi? Bu
soruya da cevap maalesef hayır olurdu. Çünkü Avrupalı devletler tarafından
Amerika’nın sömürülmesinin nedeni, pamuk, kahve gibi bazı ticari ürünlerin
kendi ekonomilerini beslemeleriydi. Ancak Osmanlı’da durum, coğrafyanın
etkisiyle biraz daha farklıydı. Çünkü buradaki ürün zenginliği zaten
Osmanlı’nın bulunduğu coğrafyada da zaten vardı. Yani Osmanlıların eksiği
hammadde değil, iktisadi altyapıdır. Tüm bu engellere rağmen, Müslüman
tüccarlar Amerika’ya yerleşse bile, bunları Cebelitarık’tan İstanbul’a getirmek
de ayrı bir muammadır. Kezâ güçlü yelkenli filolarına sahip olan İspanyolların
bile İngiliz ve Hollandalı korsanlarla başa çıkamadığı bir ortamda, bu
tüccarların yaşama şansı çok düşüktür. Kısacası, Akdeniz devletlerinin
okyanuslarda elde edilebilecek pek bir şey yoktur.
Anahtar
Kavramlar: Tarih, Osmanlı, Coğrafi Keşifler, Gemi