30 Nisan 2020 Perşembe





Hiç Göç Olmasaydı Dünya Nasıl Bir Yer Olurdu?
Farklı Bir Dünya’ya Hazır mısın ?
                                                    

                                                                                                   Armağan Namal




Göç siyasal, toplumsal ya da ekonomik nedenlerle bireylerin ya da toplulukların bulundukları, oturdukları yerleşim yerini bırakarak başka bir yerleşim yerine ya da başka bir ülkeye gitme eylemidir. İnsanlar tarihsel süreçte isteyerek ya da istemeyerek birçok kez göç etmiştir. Bu göçlerin bazıları iş bulabilmek için şehirlere gitmek gibi etkileri daha az olan göçler bazıları da Kavimler Göçü gibi etkileri daha çok olup bütün dünyayı ilgilendiren göçlerdir. Peki hiç düşündünüz mü? Bu göçler olmasaydı dünya şu an nasıl olurdu? Bugünkü halinden daha iyi mi olurdu? İnsanlar kısıtlı imkanlardan dolayı ya da başka devletlerin baskılarından dolayı yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalmasalardı ne olurdu?
Bilimsel olarak baktığımızda dünya haritası çok farklı şekillenirdi. Göçlerden sonra öğrendiğimiz bir takım faydalı ve yeni şeyleri öğrenemezdik. Göç ettiği ülkelerin kaderini değiştiren büyük ve güçlü komutanları tanıyamazdık. Alanlarında başarılı insanlar göç etmeyince ülkelerini kalkındırmak için çalışırlardı ve dünyadaki dengeler şu an olduğundan çok farklı olurdu. İşinin ehli insanlar ülkelerinde kalıp doğru yolları göstermeye çalışacağından toplumların refah düzeyi artardı. Ülkelerin refah düzeyi arttığından ülkeler kendi aralarındaki problemleri savaşarak değil başka yöntemlerle çözmeye çalışırlardı. Geri kalmış olarak görülen ülkeler içlerindeki cevherler sayesinde bambaşka bir konumda olurlardı.
Dil konusuna gelirsek diller bu kadar aynı olmazdı. Şu an da bildiğiniz gibi birçok ülkenin dili İngilizce. Göçler olmasaydı dünyadaki denge değişeceğinden belki de herkes İngilizce konuşmayacaktı. Her ülke kendi dilini kullanacaktı. Bu şekilde olursa da ülkeler arası anlaşmalar şu an olduğundan daha zor olurdu.
Göçler olmasaydı yukarıda gördüğümüz gelişmeler olurdu.Peki bu gelişmeler iyi mi kötü mü? Bana sorarsanız ne çok iyi ne de çok kötü. Her iki olayın da kendilerine göre artı ve eksileri var bu artı ve eksilere baktıktan sonra ben hiç göçün olmadığı bir dünyada yaşamak istemezdim. Peki siz yaşamak ister miydiniz?





GÖÇ OLGUSUNUN EKONOMİK VE MEKÂNSAL ETKİLERİ

                                                                                          Kerem Akça





Bu konuyu açıklamak ve üzerine konuşmak için öncelikle göç olgusunun tanımını bilmemiz lazım. Kısaca göç, siyasal, toplumsal ya da ekonomik nedenlerle bireylerin ya da toplulukların bulundukları, oturdukları yerleşim yerini bırakarak başka bir yerleşim yerine ya da başka bir ülkeye gitme eylemi olarak tanımlanıyor. Türkmen Türkçe’sinden alınan bu sözcük hareket, manevra anlamındadır. Göçler iç, dış, beyin göçü gibi birçok türe ayrılır. Bu göçün olgusunun bir karşılığı fakat göçün mekânsal ve ekonomik etkilerine değinmek istiyorsak göç kavramını iyice anlamamız lazım. Bunun için de kafamızdaki bilgileri somutlaştıracak, hayatın içinden bir örnek vermenin yeterli olacağını düşünüyorum.
Göç olgusunun ekonomik ve mekânsal etkilerini bir örnekle ele alacak olursak; Ali İç Anadolu’nun güzide bir köyünde yaşayan kimsedir. Üniversite okuyamamış anne ve babasının olan ve zamanında onların da çalıştığı tarlayı işleyerek kendisini ve ailesini geçindirmeye çalışır. Ama bir süre sonra Ali’nin çocukluk arkadaşı Mehmet İstanbul’dan döner. Mehmet 3 seneden beridir İstanbul’dadır ve hizmet sektöründe çalışmıştır. Bir otelde garson, komi, şef yardımcısı ve temizlik görevlisi olarak çalışmıştır.  Mehmet geldiği gün köy kahvesindebüyükşehirde yaşamanın güzelliklerini ve hizmet sektöründe çalışarak kolay bir şekilde para kazanılabileceği gibi söylemlerde bulunmuş tarım yaparken verilen emeğin karşılığının alınmadığını söylemiştir. Ali de dâhil kahvedeki neredeyse tüm insanlar bu söylemlerden etkilenmişlerdi. Tarımda makineleşme gibi etkenlerle de birlikte iyice işinden sıkılan ve verdiği emeğin karşılığını alamayan köylüler göç fikrine daha da sıcak bakmışlar ve aileleriyle konuşup ilk başta mevsimlik olarak kırdan kente göç etme kararı almışlardır. Umarım verdiğim örnek bu konuda rahat bir fikir sahibi olmamıza ve daha rahat fikir yürütmemize yardımcı olmuştur.
Göçün etkilerini iki ana gruba ayırabiliriz: Bunlardan birincisi göç veren, diğeri ise göç alan yerdeki değişimlerdir.
Göç veren yerde nüfusun azalması başlıca sorunlardandır. Özellikle üretici gücü oluşturan genç nüfusun kaybedilmesi, göç veren yerde üretimin azalmasına neden olmaktadır. Göç veren yerlerde nüfusun azalmasına bağlı olarak bazen okullar ve sağlık ocakları kapatılmakta,   bu durum o yerleşim birimlerinde yaşamaya devam edenler için olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu tür alanlara yönelik yatırımların azalması da göç veren yerlerde karşımıza çıkan sorunlardan biridir
Göç alan yerlerde yaşanan olgulardan biri gecekondulaşmadır. Bu durum plansız kentleşmeye neden olmakta, gecekondu alanlarında alt yapı ve çevre sorunları ortaya çıkarabilmektedir. Hızlı gecekondulaşma sosyal tesislerin ve eğitim kurumlarının yetersiz kalmasına neden olmaktadır.Göç sonucu şehirlerin alanı kısa bir süre içinde genişlemekte, çevrede yeni yerleşmeler kurulmaktadır. Bu nedenle bazen yerleşmeye elverişli olmayan alanlar yerleşmeye açılmakta, bazen doğal bitki örtüsü tahrip edilmektedir. Şehrin büyümesine bağlı olarak eskiden şehir dışında olan fabrikalar şehrin içinde kalabilmekte ve bu da çevre sorunlarına neden olmaktadır.
  Fazla göçten dolayı iş istihdamında düşüş ve işsizliğin artması, çok işçi olduğu için ve kırdan gelen işçilerin çok maaş istemedikleri için şehirli işçilerin de maaşlarının düşmesi, göç alan ve veren şehrin eğitim düzeylerinin azalması gibi sıralayabiliriz. (göç edenler genellikle lise mezunu olduğu için ve göç ettikleri yerlerdeki okulların kullanılmadığından yıkılmasından dolayı)
                                                                                      
Anahtar Kelimeler: Göç, Kırdan Kente, Parçalanma
















Hiç Göç Olmasaydı Dünya Nasıl Bir Yer Olurdu?

Maide Duru FİDANCI



Böyle bir senaryoyu hayal etmek için önce göç ne demek, insanlar niçin göç eder gibi konularda az çok bilgi sahibi olmak lazım. Türk Dil Kurumu, göçü: “Ekonomik, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma.” olarak tanımlamış. Bu tanımı en basite indirgeyecek olsak muhtemelen, “çeşitli nedenlerden dolayı taşınmak” derdik. Bahsettiğimiz nedenleri biraz açmak gerekirse de; savaş, mübadele, doğal afetler, daha iyi hayat standartları vb. sıralayabiliriz.
XXI. yy’da göçlerin temel sebebinin daha iyi hayat standartları kovalamak olduğunu muhtemelen hepimiz tahmin ediyoruzdur. Diyelim ki göç kavramı hiç var olmadı.O zaman nelerden mahrum kalırdık size hızlı bir özet geçeyim. Göç olmasa Albert Einstein isimsiz bir Yahudi olurdu, yalnızca bir rakam, bir istatistik ve bunun sonucunda bilim modern fizikle hiç tanışamazdı belki de.Göç olmasa Sergey Brin ve ortağı Google’ı bulamaz ve şu anda bütün dünyanın kullandığı arama motoru hiç var olmamış olurdu. Bunun hayatınızda yaratacağı boşluğu düşünün. Ödevlerinizi kopyalayabileceğiniz kaynağın var olmamasının okul hayatınızda yaşatacağı sıkıntıyı hayal edin.
Göç olmasa Jeff Bezos şu anda dünyanın en zengin 10 insanı listesinde birinciliği kovalamak yerine Kübalı ortalama bir ailenin çocuğu olurdu. Eminim Steve Jobs’ın biyolojik babasının Suriyeli olduğunu da bilmiyorsunuzdur. Evlatlık alınmış da olsa göç olmasaydı bu büyük deha herkesin imrendiği bu markayı hiç yaratamazdı.
Göç olmasa Elon Musk herkesin hayran kaldığı, insanlık için bir umut arayan CEO değil Güney Afrikalı sıradan bir çalışan olurdu. Göç olmasa Freddie Mercury olarak tanıdığımız adam bir efsane olmuş rock grubunun solisti değil Zanzibarlı adını bile bilmediğimiz asla keşfedilemeyecek bir yetenek olurdu. Son olarak göç olmasa Melania Trump bırakın Beyaz Saray’da yaşamayı, süper gücün başkentini yalnızca filmlerde görebilirdi. Göçmenleri sınır dışı etmek isteyen bir devlet başkanının firstlady’sinin göçmen olmasının ironikliği tartışılır ama göç olmasa Melania’nın o hayat standartlarına sahip olamayacağı kesin.






OTOBÜSLE KIBRIS’A GİTMEK Mİ?

                                                                 Duru Akbaş





Evet başlıkta gördüğünüz cümleyi kuran benim: “Kıbrıs’a otobüs yok mu ya?” Bu gördüğünüz cümleyi okuyunca insanın gülesi geliyor. Çünkü Kıbrıs’ın bir ada olduğunu her insanın bilmesi gerekir. Ben bilmeyenlerdenim ( tabi böyle insanlar varsa ).

Daha böyle bir sürü saçma cümlelerim vardı. Mesela “ Adana Güneydoğu Anadolu’da değil miydi? “ ya da “ Trakya da neresi? “ gibi cümleler. Bunlar yaşım çok küçükken kurduğum cümlelerdi. Şu an bir lisede okuyorum ve Coğrafya dersimiz var.

Coğrafyayı sevmem sanıyordum fakat bilmediğim şeyleri öğrenmeye başladığımı düşünüyorum. Tabi ki derste Kıbrıs’ın nerede olduğunu ya da bölgelerin nerede olduğunu öğrenmiyoruz ama harita okumayı öğreniyoruz.

Aslında yaşadığımız dünyayı tanıma şansımız oluyor ( benim hiç tanıdık olmadığım bir yer :D ). İşte tam da bu sebepten Coğrafya öğrenmeliyiz.






                                                          

Yeni Hayat İrem Deniz Aslan Sanat insanların hayatlarını etkileyen önemli olayları duygularla birleştirir. Sonuc...