17 Nisan 2020 Cuma





COĞRAFYA KADER MİDİR?

                                                                                                  Neslişah Öksüz


Yıllardır tartışılan ve cevabı kişiden kişiye göre değişen bir soru:Coğrafya kader midir? Bu soruya cevap vermeden önce kaderin anlamını bilmemiz gerekir.Kader,bütün olayların önceden ve değişmeyecek biçimde düzenlendiğine inanılan ezeli takdirdir.Çağımıza,yapılan icatlara,coğrafi keşiflere ve gelişimimize bakacak olursak coğrafyanın veya herhangi bir konuyu kader olarak kabul etmek sığ bir düşüncedir.
Osmanlı devleti ve halkı son günlerinde kaderine teslim olabilirdi.Mustafa Kemal Şam’a sürüldükten sonra devletin yüzleşeceği durumları kabullenip kaderim diyebilirdi ama demedi. Atatürk gibi kişilerin kendine olan inancı,çaresizliği kabullenmemesi bütün bir dünyanın kaderini değiştirebilir.İnsanlar bir şeyi değiştiremeyecek gücü kendinde bulamadıklarında yaşananlardan kaderi sorumlu tutarlar.2 farklı adam düşünelim.Her sabah kalkar,işini layığınca yapar,ailesine gereken özeni gösterirler ancak birisi Kuzey Kore’de 1.000 TL maaşla çalışırken diğeri Güney Kore’de 30.000 TL maaşla çalışır.Bu durum adamların suçu değildir,yaşayacakları coğrafyayı kendileri de seçmemişlerdir.Burada suç sosyal devlet anlayışına uymayan liderindir.O liderin ülkenin başında hala kalmasını sağlayan halk da suçludur.Cumhuriyet ile yönetilmeyen bir ülkede bile her halk liderlerinin davranışlarından sorumlu tutulmalıdır.Tarihte gördüğümüz ayaklanmalar,iç savaşlar her zaman bir bireyin ateşlenip bir grup kibrite dokunmasıyla başlar.Her birey kendi coğrafyasını kendi belirler.
Suriye’de savaşın ortasında doğan  Amine de elbet bir gün büyür.Onun aksine Amerika’da ,yukarı doğu yakasında yaşayan 7 yaşında Charles da kendi savaşını vermektedir.Tek fark Charles’dan haberdar olmayışımızdır.Biz bu konuyu tartışanlar,Amine ve Charles büyüyüp başarılı bireyler olana dek yaşadıklarının kader olduğunu söyleyen bizler,sonrasında onlara insanın kendi kaderini kendisinin  yazdığını söyleriz.
Coğrafya kader değildir.Coğrafya bize bir şeyleri değiştirme fırsatı veren,haritanın sınırlardan ibaret olmadığını gösteren bir pusuladır.

                                                                                                                      


                                                                                                                
 






GÖÇLER OLMASAYDI NASIL BİR DÜNYA OLURDU?
Kavimler Göçü Örneği

                                                                 Ayşenur Aydoğan






Atalarımızın önceki yaşam biçimi olan göçler, tarihte her zaman varlığını sürdürüyor. Ben bu yazıda ilk çağı kapatıp orta çağı açan özellikle Avrupa ve Asya’daki kavimleri etkileyen kavimler göçünden bahsetmek istiyorum. İlk olarak kavimler göçünün sonuçları hakkında bilgi verip sonrasında eğer bütün bunlar yaşanmasaydı neler olabilirdi hakkında kendi düşüncelerimi belirteceğim.
Asya hun devletinin bulunduğu coğrafyada kıtlık salgın hastalık ve Çin baskısı yüzünden hunların batıya göç etmesiyle birçok toplulukların siyasi yapısının değişmesine kavimler göçü denildi.İlk dönem kavimler göçü sonrası yaşanılan karışıklar sonucunda uzun yıllar Akdeniz çevresinde hüküm süren Roma İmparatorluğu 395 tarihinde doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrıldı ve göçlerin devam etmesi ve Cermen kavimlerinin saldırıları sonucu olarak batı roma imparatorluğu dayanamayıp yıkıldı. 
Barbar kavimlerin sayıca az olmaları nedeniyle Romalılarlakaynaşması, bugünkü Avrupa milletlerinin etnik yapısını oluşmasında büyük rol oynamıştır. Cermenler yani batı Roma İmparatorluğunu bitiren kavim Batı Romalılarla kaynaşınca roma Katolikliği hızla yayıldı papa ve kilise çok büyük bir güç kazandı. Göçler sonunda bugünkü İspanya'ya Vizigotlar, Kuzey Afrika'ya Vandallar, İtalya'ya Ostrogotlar, bugünkü Fransa'ya ise Franklar yerleşti.
Peki,bütün bunlar olmasaydı Roma İmparatorluğu yıkılmayıp Avrupa’daki en güçlü devlet olurdu çünkü haçlı seferleri gerçekleşmez ve Roma’daki bilim Avrupa’nın kuzeyine yayılmazdı. Avrupa’da derebeylikler oluşmaz ancak Katolikliğin getirdiği bağnaz anlayışla bilim gelişmeyeceği ve güçlü olmadıkları için dünyada gelişmemiş ülke sınıfına girerdi. Bence bir süre sonra Avrupa’nın bir kısmı Roma İmparatorluğuna bağlanır ama büyük Britanya’yı Vikingler yönetirdi çünkü savaşçı olarak bildiğimiz Vikingleri, kabile şeklinde yaşayan topluluklar durdurmakta zorlanırlardı.
IV. haçlı seferleri olmayacağı için Katolikler Ortodoksları İstanbul’da katletmez ve aralarındaki nefret bugünkü kadar büyük olmazdı ama Katolik kilisesi genel olarak çok daha güçlü olurdu. Ticaret yollarını Türkler kontrol altına almayacağı için coğrafi keşifler başlamaz Amerika’dakiKızılderililere soy kırım yapılmazdı ve orada farklı bir devlet olur bilim daha çok zenginleşirdi. Afrika’yı kolonileştirip sömürecek açgözlü devletler olmayacağıiçin Afrika gelişecek ve Müslümanlık daha çok bu yöne doğru gidecekti.
Müslümanlıktan bahsetmişken Türkler Müslümanlıkla tanışmayacağı için büyük bir kayıp yaşayacaklardı.Türkler yaşadıkları zor şartlar yüzünden Çin’e bağlanabilir ancak Kürşad ayaklanması gibi bir ayaklanma çıkar ve yeniden güçlü bir devlet kurarlardı. Göktürk inancı kaybolmaz ve kendi kültürümüzü korurduk. Güçlü olurduk ama Asya’nın getirdiği zorluklarla çokta olmazdık. Bence genel olarak durumlar böyle ilerlerdi ama olayların düz bir çizgide gittiğini varsayarsak.





Coğrafya Kader Midir?
                            
                                                          Barkın Karadağ




Kader, olayların ve durumların önceden belirlenip değişmeyecek biçimde düzenlenmesidir. Bugün kaderi dini yönden cok alin yazısı niteliğinde ele alacağız.
Doğduğumuz yer büyüdüğümüz çevre ve bize etki eden insanlar hayatımızın şekillenmesinde bizim kadar rol alır. Oturduğumuz ev bile başlayan karmanin ilk taşıdır. Peki bu kadar şey gerçekten hayatımızı belirler mi? Buna cevap olarak direkt evet diyebilirim. Yanımızda bulunan insanların tercihleri, onların yaşam tarzları bizim hayatımızı da belli bir ölçüde etkiler.
En basitinden bir şehirdeki bölgeler arası farklılık bile neler yol açabilecekken ülkeler, kıtalar arası farklılık ölümlere, paraya, yaşama yol açabiliyor. Amerika’da büyüyen bir çocuğun her sabah karnını doyurup sonra rahatça odasına gitmesi ile doğuda o Amerika’nın sömürdüğü ülkelerde yaşayan çocuğun sabah karnını bile doyuramamasının en önemli sebeplerinden biri doğdukları coğrafyadır. Batıda doğan biri o kadar zenginliği hak etmediği gibi Afrika’da susuz kalan biri de ölümü hak etmez. İste kusursuz yaratılan evrenin kusurlu ve hastalıklı fikrileri buna yol açmaktadır.
Kendi seçimlerimiz ve isteklerimiz coğrafyamızın bize çizdiği halka kadardır. Ne kadar geniş düşünürsen o çizgiyi çekenler halkayı o kadar daraltır. Limitleri zorlama derler, coğrafyanın imkânları ile yetin derler sen ise sistemin dayattıklarını kendine nimet sayar sesini çıkarmazsın.
Ne konuşup ne konuşmayacağını hangi filmi izleyeceğini hatta hangi müziği dinleyeceğini bile coğrafyan belirler. Kısacası coğrafya hayatını belirler bunun böyle olmasını da sistemin başındakiler belirler.

Yeni Hayat İrem Deniz Aslan Sanat insanların hayatlarını etkileyen önemli olayları duygularla birleştirir. Sonuc...