16 Nisan 2020 Perşembe




TÜRK FİLMLERİNDE GÖÇ OLGUSU

Kamera Büyük Şehre Gider Mi?




Dünyadaki eşyaları “Aygıtlar” ve  “Aletler” biçiminde ikiye ayırabiliriz. Muhtemelen buradakilerin çoğu önemsiz olacaktır. Fakat bir aygıt vardı ki, bu güçlü ülkelerden daha etkili bir şekilde dünyayı değiştirdi ve yeni bir anlam kazandırdı: “Kamera”. Dolayısıyla, kamera gerçekliğin hâkimiyeti için kullanılabilecek en güçlü silahtır. Çünkü sinema; şu ana kadar olan, olmakta olan ve olacak olan her şeyi barındıran bir sanattır. Sinema, toplumları etkilemeye devam ettiği gibi, toplumları etkileyen olaylardan da etkilenir. Ve bunlardan en önemlisi, belki de tüm dünyayı etkileyen “göçlerdir”.
Türkiye’debu konuyu cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren görmeye başlarız. Özellikle 1940’tan sonra artan bu eğilimin, beraberinde birçok şey getirdiğini söyleyebiliriz. Ve çekilen filmlerde de bu konuları sıklıkla görebiliriz. Özellikle köylü-kentli kimliğini, filmlerin iyi bir şekilde ele aldığını düşünüyorum.1970-1980 sinemasında apartmanların, mesafeli; gecekonduların ise sıcak ilişkileri temsil ettiğini görüyoruz. Bu nedenle, masalsı İstanbul’a, hayalleri ve umutlarıyla göç eden alt gelir köy insanının iyi; yozlaşmış ilişkilerin ve kötü alışkanlıkların sahibi üst gelir şehir insanın ise kötü olduğu imajının verilmeye çalışıldığını söyleyebilirim. Ve filmler, göçenlerin İstanbul merakından değil; para kazanmak için göçtüğünü anlatıyor. Fakat filmlerde verilen mesajın parayı bulalım, rahata erelim diye uğraşan insanoğlunun en sonunda parçalanması şeklinde yorumlayabilirim. Örneğin Taşı Toprağı Altın Şehir filminde, traktör almak ve zengin olmak isteyen Ökkeş’in, büyük şehrin değişikliklerinden etkilenmesi sonucu oğlunu, karısını ve kardeşini nasıl kaybettiği anlatılır.


1980 sonrası sinema ise;şartların değişmesiyle birlikte, daha da yoksul kesimin İstanbul’da tutunmasını konu alıyor. Gelenlerin nerede ve nasıl yaşayacağı,belirgin bir şekilde sorunlar oluşturmuştur. Ayrıca kentlilerin, bu insanları şehirden kovmak istemeleri de büyük bir problemdir. Bunlara rağmen gelen insanların kültürlerini şehre aşıladıklarını görürüz. Müziklerin kullanımı ve oyunculuk, bu filmleri çok önemli derecede etkilemiştir. Özellikle bıyıklı Tarık Akan, filmlerin vazgeçilmez oyuncusu olmuştur. Bu dönem filmleri, kadın-erkek eşitsizliğini daha çok yüze vurmuştur. Üzücü olsa da her yanlış olayın sorumlusu kadın olarak gösterilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Göç, İstanbul, Parçalanma




Yeni Hayat İrem Deniz Aslan Sanat insanların hayatlarını etkileyen önemli olayları duygularla birleştirir. Sonuc...