3 Mayıs 2020 Pazar







TÜRKİYE'DEKİ ENDEMİK BİTKİ TÜRLERİ
                                                                      


                                                                                                                      İrem Çakar




Yeryüzünün yalnızca belirli bölgelerinde yayılış gösteren (yaşam alanı belirli bir bölgeyle sınırlı) canlı tür ya da cinslerine endemik denir .Ülkemizde 3 bini aşkın endemik bitki türü bulunur. Bu endemik bitkiler uçucu yağ, bitkisel ilaç, bitki kimyasalları, gıda ve katkı maddeleri yapımında; kozmetik ve parfümeri sanayilerinde kullanılabilirler.Ya da bu endemik bitkiler çeşitli ülkelere ihraç edilirler.
Ülkemizde en çok ihracatı yapılan bitkilerden biri de Türkiye'ye endemik bir çok türü olan kekiktir. Kekiğin ülkemizde yaklaşık 35 türü vardır. Adana’da Origanum  Amanum (Amanos kekigi), Afyon’da Origanum Sipyleum (Spil kekigi), Tunceli’de Origanum Munzurensis (Munzur kekigi) ülkemizdeki endemik kekik türlerine örnek verilebilir. Kekik gıda sektörü gibi birçok sektörde kullanılır. Ülkemizdeki endemik bitkilere Tuzcul sabun otu (Saponaria halophila) da örnek verilebilir. Bu bitki sadece Tuz Gölü civarında yetişmektedir. Yapısında bulunan saponinler, eczacılıkta önemlidir. Türkiye’de uçucu yağ üretiminin büyük bir kısmını gülyağı oluşturmaktadır. Türkiye dünyadaki en büyük gülyağı üreticisidir. Burdur, Afyon ve Denizli’de üretilen Rosa Damascena Mill bitkisinden elde edilen gülyağı dünya piyasalarında Türk Gülyağı olarak bilinmektedir.
Ülkemizde parfüm sektöründe yapılan projelerinden birisi de Türkiye’nin endemik bitkilerinden esansiyal yağ eldesi ve bu yapıların esans formüllerinde kullanımıdır. Sentez Laboratuarında görevli kimyagerler çeşitli yöntemler kullanarak endemik aromatik  bitkilerinden esansiyel yağ çıkarımı yapmakta, parfümörler ise bu yağların olfaktif özelliklerine uygun olarak esans formülleri geliştirmektedir. Hedef içerdiği esansiyel yağın farmakolojik özelliklerini aplike edildiği ürüne verebilecek teknik esans  geliştirilebilmesi; bu esansların hem yerli üreticilerin kullanımına sunulması ve böylelikle daha rekabetçi kozmetik ürünler geliştirilebilmesi hem de bu esansları ihraç ederek ülke ekonomisine katkıda bulunabilmek, ülkemizin ismini uluslararası arenada bilimsel çalışmalar ile de duyurabilmektir.
Ülkemizde çok çeşitli alanlarda kullanılabilen  bu endemik bitkilerin değeri bilinememektedir. Bir çok endemik bitki tarlalarda yabani ot olarak görülüp atılmaktadır. Endemik bitkilerimizi korumak için çeşitli kampanyalar düzenlense de endemik bitki kavramı çok bilinmediği için ve başka çeşitli faktörler sebebi ile ülkemizde bulunan bazı endemik bitkilerin soyu tükenmektedir.
                                                                                             










YERYÜZÜNÜN KULLANMA KILAVUZU: COĞRAFYA


                                                                                                         

                                                                                                          Fatma Deniz Bektaş






Coğrafya denilince zihninizde nasıl bir düşünce oluşmaktadır? Coğrafya sosyal ya da fen bilimi midir? Dünyada var olan sorunlara coğrafya nasıl yaklaşmaktadır? Bu gibi sorulara ve özellikle de “Coğrafya günlük hayatımızda ne işe yarar?” sorusuna cevap bulmak için önce coğrafyanın ne olduğunu idrak etmeliyiz. Peki coğrafya nedir? Coğrafya, insanlar ve yer (mekân) ile bunlar arasındaki ilişkiyi inceleyen bilimdir.
Coğrafyanın iki temel kolu vardır: Beşeri Coğrafya ve Fiziki Coğrafya. Beşeri Coğrafya, insanla ilgili (beşeri) yaşamın mekânsal yönüyle ilgilenir. Fiziki Coğrafya ise iklimin, yer şekillerinin, bitki örtüsünün, toprakların ve suyun örüntülerini araştırır. Coğrafya, kısaca insanın yaşadığı ortamı tanıması demektir. Bu şekliyle de, coğrafya biliminin araştırdığı ve ürettiği coğrafi bilgiyi bir nevi "Yeryüzünün Kullanma Kılavuzu" şeklinde görebiliriz.
 Coğrafyanın hayatımızdaki yerini anlayabilmek için bu bilimi birçok açıdan ele almalıyız. Siyasi Açıdan Coğrafya Ülkelerin dünya siyaset arenasında ekonomik ve politik olarak güçlü olmaları, matematik ve özel konumlarından en üst düzeyde istifade edebilmeleriyle olduğu gibi, başta yakın komşuları olmak üzere diğer dünya ülkelerini fiziki, beşeri ve kültürel yönden çok iyi tanımalarıyla da yakından alakalıdır.

Çevre Problemleri Ve Doğal Afetler Açısından Coğrafya
Çevre problemleri geçen yüzyılın ortalarından sonra sıkça kullanmaya başladığımız bir kavramdır. Sanayi devrimi ile birlikte insanoğlu, artan nüfus ve gelinen teknolojik seviye ile doğaya, daha önce hiç görülmediği ölçüde müdahale etmeye başlamıştır. Tüm bu etkiler neticesinde, çevre problemleri ve çevrenin korunması kavramları günümüzde üzerinde önemle durulan meseleler halini almıştır. Bu meselelere getirilen çözüm önerileri arasında en etkili ve önemli olanı ise yeryüzünde yaşayan tüm insanların ortak bir “Çevre Bilincine” sahip olmalarıdır. Peki madem doğal dengeleri ile birlikte, çevrenin korunmasında çevre bilincinin geliştirilmesi son derece önemlidir, bu nasıl gerçekleştirilecektir?
Tabii ki bunu gerçekleştirmede tek bir yol vardır o da etkin bir coğrafya eğitimidir. Çevrenin korunması açısından olduğu gibi, coğrafya biliminin insanlara sağladığı diğer kazanç da deprem ve diğer doğal afetlere karşı belli bir bilincin oluşturulmasıdır.

Türkiye’nin Gelişimi Açısından Coğrafya
Türkiye'nin gelişmesinde en önemli rol oynayacak hususların başında da coğrafya bilimi, dolayısıyla coğrafi bilgiden yararlanmak gelmektedir. Ülkenin; tarım, hayvancılık, ormancılık, sanayi, ticaret, turizm, tarihi ve kültürel kısaca sahip olduğu tüm yeraltı ve yerüstü kaynakların potansiyelinin tespit edilmesi ve bunları topyekün ülke kalkınması için kullanılmasında coğrafya bilimi son derece önemlidir.
Coğrafya her ne kadar orta okul, lise ya da sonrasında alınan bir ders gibi görülse de yerleşimden, ekonomik faaliyetlere kadar oldukça geniş bir alanı içine almaktadır. İnsanlığın ilk ortaya çıktığı dönemden günümüze değin insan yaşamına etki eden coğrafya aynı zamanda yaşam biçimlerinin şekillenmesini de sağlamaktadır.
Coğrafyanın etkin olduğu alanlar arasında kültürel faaliyetlerle birlikte beslenme son derece önemli bir yere sahiptir. Coğrafi alanlar ele alındığında insanların yerleşim yerlerini belirlerken ya da besin kaynaklarını oluştururken bu bilgilerden yararlandığı görülebilir. Her ne kadar geçmiş dönemlerde yararlanılan bilgiler doğrudan bu alan ile bağdaştırılıyor olmasa da günümüzde artık pek çok sektörde coğrafya ve coğrafya’ya bağlı konulardan faydalanılmaktadır. Anahtar kavramlar: Gelişim, Çevre bilinci, Günlük hayat





HAM MADDE, ÜRETİM VE PAZAR İLİŞKİSİ




Harun Yüksel Tokgöz
Cem Turhan





Bu yazıda ham madde, üretim ve pazar arasındaki ilişkiyi anlatacağız.
Bu ilişkinin daha iyi anlaşılması için ilk önceticareti tanımlayalım. Ticaretin en basit tanımı: Mal veya hizmetin alınıp satılmasıdır. Ticareti oluşturan unsurlar; ham madde,üretim ve pazardır. Bu unsurlar birbirine bağlıdır ve bir döngü içerisindedirler. Birbirlerini beslerler ve birindeki aksaklık tüm sistem için sorun oluşturur. Bunu daha somut hale getirmek gerekirse, bugünlerde bütün dünyayı saran Covid-19 virüsü nedeniyle insanlar kendilerini dış dünyadan olabildiğince izole etmiş, karantina altına almıştır. Bunun sonucu olarak da pazar zarar görmüştür. Ham madde olarak alınan kahve çekirdekleri işlenmiş, satışa hazır hale gelmiştir ama pazar, salgın yüzünden daraldığı için ürünün satılacağı yeterli tüketici bulunamamış, dünya çapındaki bir işletme olan Starbucks farklı ülkelerdeki binlerce şubesini geçici olarak kapatmıştır ve ekonomik olarak zarar görmüştür.
 Günümüzde globalleşen dünyada ham madde, üretim ve pazariç içedir. Geçmişte olduğu gibi ham madde, üretim ve pazar tek bir ülkede toplanmaz. Çünkü buna gerek yok. Taşımacılığın bu kadar geliştiği bir dünyada, ticaret için artık siyasi sınırlar kaybolmaya başlıyor.
Globalleşmekten bahsetmişken biraz da tartışalım. ‘Acaba globalleşme tamamıyla bize fayda mı sağlıyor?’
İlk olarak ‘kolay iş gücü’ hakkında konuşalım. Bu tabir göründüğü kadar masum değil aslında. Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra ham maddeyi işlemek ve maksimum düzeyde kâr elde etmek içininsanlar gerçek anlamda köle gibi çalıştırılmış ve kadın, çocuk, erkek ayrımı yapılmamıştır. Teknolojinin ilerlemesiyle bugünkü dünya oluşmuştur. Gelişen ulaşım, haberleşme ve ticaret ağıtüm dünyayı bir pazar haline getirmiş ve kâr miktarlarını artırmıştır. Buna karşılık, ulaşımın bu kadar ilerlemesi sonucunda Çin’deki bir kişinin hastalığının tüm dünyayı tehdit ettiğini görüyoruz.
Sonuç olarak ham madde, üretim ve pazar iç içe geçmiş yapılardır ve ayrı düşünülemezler. Aynı zamanda globalleşmenin, insani ve ticari açıdan riskleri olsa da globalleşmenin ticaret için yadsınamaz bir önemi vardır. Dünya, bugünkü halini coğrafi keşifler ile gelişen ticaret ağına ve Sanayi Devrimi ile hızlanan ham madde, üretim ve pazar arayışına borçludur.

Yeni Hayat İrem Deniz Aslan Sanat insanların hayatlarını etkileyen önemli olayları duygularla birleştirir. Sonuc...