SINIRLARDAKİ
İNCE ÇİZGİ
Sena
Dinler
“Fiziki haritayı daha çok severdim, dünya bir bütün olurdu
çünkü o zaman, sınırlar kaybolurdu ve benim için bütün o kesik çizgilerle birbirinden
ayrılmış ülkeler varılabilir, görülebilir birer coğrafya haline gelirdi.” Murat
Uyurkulak (Toy)
Bir kişiden coğrafyayı tanımlamasını istersek büyük ihtimalle
bize bölgelerden, iklimden, yeryüzü şekillerinden bahseder. Ama coğrafya ilk
başta aklımıza gelen bu tanımlardan daha öte bir kavramdır.
Coğrafyayı anlamak için
sınır çizmek şart değildir. Tek yapmamız gereken aslında zaten onun içinde yaşadığımızın
farkına varmaktır. Onun için de yaşadığımızı fark edince bizi şekillendirdiğini
de fark edeceğiz. Şekillendirdiden kastım bizi amaçlarımıza göre parçalara ayırması.
Mesela ülkemizde ticaretle uğraşan insanların büyük bir çoğunluğu Marmara kıyılarımızda
toplanmıştır ya da bir şeyler başarmak, dünya üzerinde iz bırakmak isteyen çoğu
insanın aklında hayaller şehri New York’a gitmek vardır.
Coğrafya aynı zamanda insanların düşünce yapısını da
etkiler. Peki sizce bu doğru mu? Bazı araştırmacılar da bu soruyu sormuşlar ve bir
deney yapmışlar. Bu deneyde Amerikalılardan ve Japonlardan odanın içinde sandalyede
oturan bir kadının fotoğrafını çekmesini istemişler. Amerikalılar daha çok sadece
yüzü kapsayan daha ayrıntılı fotoğraflar çekerken Japonlar odanın içini de fotoğrafa
dâhil etmişlerdir. Kısaca bu deneye göre batı insanı detaycı düşünce yapısına sahipken
doğu insanı daha çok bir bütünden bahsetmek ister diyebiliriz.
Bilimsel gelişmelerin batıdan
doğuya doğru yayılmasının nedeni sizce bu olabilir mi?
Peki, coğrafya deyince aklımıza gelen sınırları çizmesek neler
olurdu? Belki de bunu en güzel şekilde dile
getiren Ataol Behramoğlu’dur “Tüm okyanuslarda yüzmek isterdim, kahrolası sınırlar
olmasa.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder