30 Nisan 2020 Perşembe





Hiç Göç Olmasaydı Dünya Nasıl Bir Yer Olurdu?
Farklı Bir Dünya’ya Hazır mısın ?
                                                    

                                                                                                   Armağan Namal




Göç siyasal, toplumsal ya da ekonomik nedenlerle bireylerin ya da toplulukların bulundukları, oturdukları yerleşim yerini bırakarak başka bir yerleşim yerine ya da başka bir ülkeye gitme eylemidir. İnsanlar tarihsel süreçte isteyerek ya da istemeyerek birçok kez göç etmiştir. Bu göçlerin bazıları iş bulabilmek için şehirlere gitmek gibi etkileri daha az olan göçler bazıları da Kavimler Göçü gibi etkileri daha çok olup bütün dünyayı ilgilendiren göçlerdir. Peki hiç düşündünüz mü? Bu göçler olmasaydı dünya şu an nasıl olurdu? Bugünkü halinden daha iyi mi olurdu? İnsanlar kısıtlı imkanlardan dolayı ya da başka devletlerin baskılarından dolayı yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalmasalardı ne olurdu?
Bilimsel olarak baktığımızda dünya haritası çok farklı şekillenirdi. Göçlerden sonra öğrendiğimiz bir takım faydalı ve yeni şeyleri öğrenemezdik. Göç ettiği ülkelerin kaderini değiştiren büyük ve güçlü komutanları tanıyamazdık. Alanlarında başarılı insanlar göç etmeyince ülkelerini kalkındırmak için çalışırlardı ve dünyadaki dengeler şu an olduğundan çok farklı olurdu. İşinin ehli insanlar ülkelerinde kalıp doğru yolları göstermeye çalışacağından toplumların refah düzeyi artardı. Ülkelerin refah düzeyi arttığından ülkeler kendi aralarındaki problemleri savaşarak değil başka yöntemlerle çözmeye çalışırlardı. Geri kalmış olarak görülen ülkeler içlerindeki cevherler sayesinde bambaşka bir konumda olurlardı.
Dil konusuna gelirsek diller bu kadar aynı olmazdı. Şu an da bildiğiniz gibi birçok ülkenin dili İngilizce. Göçler olmasaydı dünyadaki denge değişeceğinden belki de herkes İngilizce konuşmayacaktı. Her ülke kendi dilini kullanacaktı. Bu şekilde olursa da ülkeler arası anlaşmalar şu an olduğundan daha zor olurdu.
Göçler olmasaydı yukarıda gördüğümüz gelişmeler olurdu.Peki bu gelişmeler iyi mi kötü mü? Bana sorarsanız ne çok iyi ne de çok kötü. Her iki olayın da kendilerine göre artı ve eksileri var bu artı ve eksilere baktıktan sonra ben hiç göçün olmadığı bir dünyada yaşamak istemezdim. Peki siz yaşamak ister miydiniz?





GÖÇ OLGUSUNUN EKONOMİK VE MEKÂNSAL ETKİLERİ

                                                                                          Kerem Akça





Bu konuyu açıklamak ve üzerine konuşmak için öncelikle göç olgusunun tanımını bilmemiz lazım. Kısaca göç, siyasal, toplumsal ya da ekonomik nedenlerle bireylerin ya da toplulukların bulundukları, oturdukları yerleşim yerini bırakarak başka bir yerleşim yerine ya da başka bir ülkeye gitme eylemi olarak tanımlanıyor. Türkmen Türkçe’sinden alınan bu sözcük hareket, manevra anlamındadır. Göçler iç, dış, beyin göçü gibi birçok türe ayrılır. Bu göçün olgusunun bir karşılığı fakat göçün mekânsal ve ekonomik etkilerine değinmek istiyorsak göç kavramını iyice anlamamız lazım. Bunun için de kafamızdaki bilgileri somutlaştıracak, hayatın içinden bir örnek vermenin yeterli olacağını düşünüyorum.
Göç olgusunun ekonomik ve mekânsal etkilerini bir örnekle ele alacak olursak; Ali İç Anadolu’nun güzide bir köyünde yaşayan kimsedir. Üniversite okuyamamış anne ve babasının olan ve zamanında onların da çalıştığı tarlayı işleyerek kendisini ve ailesini geçindirmeye çalışır. Ama bir süre sonra Ali’nin çocukluk arkadaşı Mehmet İstanbul’dan döner. Mehmet 3 seneden beridir İstanbul’dadır ve hizmet sektöründe çalışmıştır. Bir otelde garson, komi, şef yardımcısı ve temizlik görevlisi olarak çalışmıştır.  Mehmet geldiği gün köy kahvesindebüyükşehirde yaşamanın güzelliklerini ve hizmet sektöründe çalışarak kolay bir şekilde para kazanılabileceği gibi söylemlerde bulunmuş tarım yaparken verilen emeğin karşılığının alınmadığını söylemiştir. Ali de dâhil kahvedeki neredeyse tüm insanlar bu söylemlerden etkilenmişlerdi. Tarımda makineleşme gibi etkenlerle de birlikte iyice işinden sıkılan ve verdiği emeğin karşılığını alamayan köylüler göç fikrine daha da sıcak bakmışlar ve aileleriyle konuşup ilk başta mevsimlik olarak kırdan kente göç etme kararı almışlardır. Umarım verdiğim örnek bu konuda rahat bir fikir sahibi olmamıza ve daha rahat fikir yürütmemize yardımcı olmuştur.
Göçün etkilerini iki ana gruba ayırabiliriz: Bunlardan birincisi göç veren, diğeri ise göç alan yerdeki değişimlerdir.
Göç veren yerde nüfusun azalması başlıca sorunlardandır. Özellikle üretici gücü oluşturan genç nüfusun kaybedilmesi, göç veren yerde üretimin azalmasına neden olmaktadır. Göç veren yerlerde nüfusun azalmasına bağlı olarak bazen okullar ve sağlık ocakları kapatılmakta,   bu durum o yerleşim birimlerinde yaşamaya devam edenler için olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu tür alanlara yönelik yatırımların azalması da göç veren yerlerde karşımıza çıkan sorunlardan biridir
Göç alan yerlerde yaşanan olgulardan biri gecekondulaşmadır. Bu durum plansız kentleşmeye neden olmakta, gecekondu alanlarında alt yapı ve çevre sorunları ortaya çıkarabilmektedir. Hızlı gecekondulaşma sosyal tesislerin ve eğitim kurumlarının yetersiz kalmasına neden olmaktadır.Göç sonucu şehirlerin alanı kısa bir süre içinde genişlemekte, çevrede yeni yerleşmeler kurulmaktadır. Bu nedenle bazen yerleşmeye elverişli olmayan alanlar yerleşmeye açılmakta, bazen doğal bitki örtüsü tahrip edilmektedir. Şehrin büyümesine bağlı olarak eskiden şehir dışında olan fabrikalar şehrin içinde kalabilmekte ve bu da çevre sorunlarına neden olmaktadır.
  Fazla göçten dolayı iş istihdamında düşüş ve işsizliğin artması, çok işçi olduğu için ve kırdan gelen işçilerin çok maaş istemedikleri için şehirli işçilerin de maaşlarının düşmesi, göç alan ve veren şehrin eğitim düzeylerinin azalması gibi sıralayabiliriz. (göç edenler genellikle lise mezunu olduğu için ve göç ettikleri yerlerdeki okulların kullanılmadığından yıkılmasından dolayı)
                                                                                      
Anahtar Kelimeler: Göç, Kırdan Kente, Parçalanma
















Hiç Göç Olmasaydı Dünya Nasıl Bir Yer Olurdu?

Maide Duru FİDANCI



Böyle bir senaryoyu hayal etmek için önce göç ne demek, insanlar niçin göç eder gibi konularda az çok bilgi sahibi olmak lazım. Türk Dil Kurumu, göçü: “Ekonomik, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma.” olarak tanımlamış. Bu tanımı en basite indirgeyecek olsak muhtemelen, “çeşitli nedenlerden dolayı taşınmak” derdik. Bahsettiğimiz nedenleri biraz açmak gerekirse de; savaş, mübadele, doğal afetler, daha iyi hayat standartları vb. sıralayabiliriz.
XXI. yy’da göçlerin temel sebebinin daha iyi hayat standartları kovalamak olduğunu muhtemelen hepimiz tahmin ediyoruzdur. Diyelim ki göç kavramı hiç var olmadı.O zaman nelerden mahrum kalırdık size hızlı bir özet geçeyim. Göç olmasa Albert Einstein isimsiz bir Yahudi olurdu, yalnızca bir rakam, bir istatistik ve bunun sonucunda bilim modern fizikle hiç tanışamazdı belki de.Göç olmasa Sergey Brin ve ortağı Google’ı bulamaz ve şu anda bütün dünyanın kullandığı arama motoru hiç var olmamış olurdu. Bunun hayatınızda yaratacağı boşluğu düşünün. Ödevlerinizi kopyalayabileceğiniz kaynağın var olmamasının okul hayatınızda yaşatacağı sıkıntıyı hayal edin.
Göç olmasa Jeff Bezos şu anda dünyanın en zengin 10 insanı listesinde birinciliği kovalamak yerine Kübalı ortalama bir ailenin çocuğu olurdu. Eminim Steve Jobs’ın biyolojik babasının Suriyeli olduğunu da bilmiyorsunuzdur. Evlatlık alınmış da olsa göç olmasaydı bu büyük deha herkesin imrendiği bu markayı hiç yaratamazdı.
Göç olmasa Elon Musk herkesin hayran kaldığı, insanlık için bir umut arayan CEO değil Güney Afrikalı sıradan bir çalışan olurdu. Göç olmasa Freddie Mercury olarak tanıdığımız adam bir efsane olmuş rock grubunun solisti değil Zanzibarlı adını bile bilmediğimiz asla keşfedilemeyecek bir yetenek olurdu. Son olarak göç olmasa Melania Trump bırakın Beyaz Saray’da yaşamayı, süper gücün başkentini yalnızca filmlerde görebilirdi. Göçmenleri sınır dışı etmek isteyen bir devlet başkanının firstlady’sinin göçmen olmasının ironikliği tartışılır ama göç olmasa Melania’nın o hayat standartlarına sahip olamayacağı kesin.






OTOBÜSLE KIBRIS’A GİTMEK Mİ?

                                                                 Duru Akbaş





Evet başlıkta gördüğünüz cümleyi kuran benim: “Kıbrıs’a otobüs yok mu ya?” Bu gördüğünüz cümleyi okuyunca insanın gülesi geliyor. Çünkü Kıbrıs’ın bir ada olduğunu her insanın bilmesi gerekir. Ben bilmeyenlerdenim ( tabi böyle insanlar varsa ).

Daha böyle bir sürü saçma cümlelerim vardı. Mesela “ Adana Güneydoğu Anadolu’da değil miydi? “ ya da “ Trakya da neresi? “ gibi cümleler. Bunlar yaşım çok küçükken kurduğum cümlelerdi. Şu an bir lisede okuyorum ve Coğrafya dersimiz var.

Coğrafyayı sevmem sanıyordum fakat bilmediğim şeyleri öğrenmeye başladığımı düşünüyorum. Tabi ki derste Kıbrıs’ın nerede olduğunu ya da bölgelerin nerede olduğunu öğrenmiyoruz ama harita okumayı öğreniyoruz.

Aslında yaşadığımız dünyayı tanıma şansımız oluyor ( benim hiç tanıdık olmadığım bir yer :D ). İşte tam da bu sebepten Coğrafya öğrenmeliyiz.






                                                          

28 Nisan 2020 Salı






                                           MEDENİYETLERİN BEŞİĞİ ANADOLU


                                                                                                                      
                                                                                                                      Elif Damla Atasoy
                                                                                                           Hilal Gür
                                                                                                           Zehra Koçyiğit





Medeniyetlerin gelişimi coğrafi potansiyel ile yakından ilgilidir. Anadolu'da coğrafi
konumunun elverişliliği ikliminin insan yaşamına ve faaliyetine uygun olması doğal kaynaklarının bol olması su kaynakları verimli tarım arazilerinin varlığı nedeniyle daima dikkat çekmiştir. Bu nedenle tarih öncesi dönemlerden beri önemli bir yerleşim ve uygarlık merkezi olmuştur. Bu yazımızda Anadolu'da kurulan ilk çağ medeniyetlerinin kuruluş yeri olarak neden Anadolu'yu seçtiklerini ve günümüz Türkiye'sinin coğrafi potansiyelinin öneminden bahsedeceğiz.
Medeniyet kavramı anlam bakımından bir sürü tanımlamaya sahip bir kelimedir. Sezai Karakoç’a göre insanlığın fizik ötesi amacına varması için kurduğu yaşam tarzı ve gerçekleştirdiği tüm çevredir medeniyet. Genel bir açıklama yapacak olursak da sosyal düzeyi bakımından yüksek konuma gelmiş, belirli bir zaman ve yerde yaşayan topluluk olarak da tanımlayabiliriz medeniyeti.
Anadolu’nun, tarih öncesinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olmasının nedeni medeniyetlerin tarihi incelendiğinde ortaya çıkmaktadır. Paleolitik Dönem ile yerleşik düzen ve tarımsal üretimin gerçekleştiği Neolitik Dönem (Cilalı
Taş Devri) arasındaki geçişi hazırlayan ara dönem olan Mezolitik Çağ'da Pleistosen
buzullarının erimesi sonucunda hava sıcaklıkları yükseldiğinden ötürü nüfusu artan
insanoğlu, mağaralardan çıkıp farklı bir yerleşim sistemi kurmak istemiştir. Böylelikle, yeni yerleşim bölgeleri en çok su kaynaklarına yakın yerlerde tercih edilmiştir. İnsanoğlunun toprağa bağlanmaya başlaması onu yeni keşiflere itmiş, böylelikle uygar yaşamın ilk adımları atılmıştır. Tahıl alım satımıyla birlikte ticaret toplumsal yapıda büyük değişikliklere yol açmış, artı ürün sayesinde yiyecek derdine düşmeden yaşamını sürdürebilen zanaatçı, yönetici, din adamı ve bürokrat gibi toplumsal sınıflar ortaya çıkmıştır.
Toplumun şehir hayatını benimsemesi jeopolitik unsurların önem kazanmasını sağlamış, bu da hiç bitmeyecek olan mücadelelerinin başlamasına neden olmuştur.
İnsan mekâna farklı kazanımlar katarak, mekânı, barınma ihtiyacının dışında fonksiyonel bir yapıya dönüştürmüştür. Bu dönüşüm sonucu şehirler ortaya çıkmıştır. Neolitik Dönem’de (M.Ö.9000-5500) ortaya çıkan Çatalhöyük, “Şehircilik” kavramının çıkış noktasıdır. Bu özelliğinden dolayı, Çatalhöyük “Uygarlığın / Medeniyetin Beşiği” olarak da tanımlanmıştır.
Anadolu, bir dönemki adıyla “Küçük Asya” mekân olarak pek çok tarihi olayın yaşandığı bir coğrafya olmuştur ki Çatalhöyük ve benzeri Neolitik yerleşimlerin Anadolu coğrafyasında keşfedilmesi ile Mezopotamya’ya atfedilen “ilk şehirleşme” sıfatı artık Anadolu için de geçerli olmuştur.
Medeniyetlerin varlıklarını ve gelişimlerini destekleyen koşullar incelenirken öncelikle üzerinde var olunan mekan ele alınmalıdır. Çünkü mekan sahip olduğu özelliklerle insanın sosyal ve kültürel faaliyetlerinin sınırını belirlemektedir. Anadolu, uygun coğrafyası nedeniyle her zaman dikkat çekici olmuştur. Üç kıta arasında yer alması, önemli boğaz ve denizlere sahip olması bu topraklara hâkim olan medeniyetlerin gelişimine katkı sağlamıştır.
Toprakları üzerinden geçen Kral Yolu, İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi önemli ticaret yolları tarih boyunca Hititlerden Bizanslılara, Selçuklulardan Osmanlı’ya pek çok medeniyetin ekonomik ve siyasi gücü elinde bulundurmasını sağlamıştır. Anadolu'nun kuzey ve güneyden sıra dağlarla çevrili olması ve doğusunda yüksek dağların bulunuşu kapalı bölgeler oluşturmuş buralarda değişik uygarlıkların gelişimine sebep olmuştur.
Anadolu iki bakımdan önemli bir yere sahiptir: ilki coğrafi konumu, ikincisi ise hammadde zenginliğinden ötürü dört bir yanından gelen tüccarların uğrak yeri olmasıdır. Anadolu'da tarım çok önemli bir yere sahip olmuştur ve bu ürünlerden en önemlisi ise buğdaydır. Bugün de İç Anadolu bölgesi ülkemizin buğday ambarı olarak isimlendirilmektedir. Ova ve plato yüzeylerinin geniş yer tutması küçükbaş hayvancılığını yaygınlaştırılmıştır.
Mezopotamya uygarlığı olan Asurlular, Orta ve Güneydoğu Anadolu'da, “karum” adı verilen ticaret merkezlerini kurmaya başlamışlardır. Bu da Anadolu'da ticaretin gelişmesini sağlamıştır. Bu verimli topraklarda medeniyetin temelini Hititler oluşturmuştur. Hititlerin bu kadar büyümesinin temel nedeni ise tarım ve hayvancılıktır. Frigler Sakarya Nehri çevresinde hüküm sürmüşlerdir ve Ege obalarında bugün ülkemizin önemli tarım ürünlerinin yetiştirildiği tütün incir ve benzeri ürünleri yetiştirmiş, ayrıca kuyumculukta da gelişmişlerdir. Van Gölü çevresinde Urartu medeniyeti varlığını sürdürmüş; Van ve çevresindeki dağlık alanlar o bölgede hayvancılığın gelişmesini sağlamıştır. Urartuların Anadolu'da bulunan yeraltı kaynaklarının zenginliğinden dolayı Demir Çağı'nı başlattıkları da
bilinmektedir. Lidyalılar ise bugünün önemli ticaret aracı olan paranın temeli olarak sikkeyi icat etmiştir. Gelişmesinin nedeni bu bölgede bulunan altın madenleridir.
Günümüzde çevresine bakıldığında Türkiye, Akdeniz’i Karadeniz’e bağlayan, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu’yu birleştiren bir köprü konumundadır. Birleştirici yapısı iklim tiplerinin, bitki türlerinin ve toprak yapılarının çeşitliliğinden de görülmektedir. Türkiye özel konumu bakımından, yeryüzünün insanlar için yaşamaya, çalışmaya, gelişmeye ve ilerlemeye en uygun iklim kuşağında bulunmaktadır. Ülkede yaşanan farklı iklim tipleri, çeşitli bitki türleri ve toprak yapıları, konumunun özelliklerini yansıtır. Bu özelliklerinden doğan turizm olanakları ve hayvancılık, ülkenin kaynaklarının çok yönlülüğünü kanıtlar
niteliktedir. Coğrafi konumundan hareketle Türkiye komşularının ekonomik birlikteliklerini, siyasetini, politikalarını, mücadelelerini, savaşlarını, tarihini, turizmini, kültürel etkileşimini, ulaşım potansiyelini vb. önemli özelliklerini etkilemektedir. Kısaca kıtaların karşılaştıkları bir yerde olan Türkiye; Dünya Adası’nın menteşesi üzerine vurulan kilit ve onun anahtarı niteliğindedir.



MELTING POT OF CIVILIZATION :ANATOLIA
The development of civilizations is closely related to geographic potential. The suitability of its geographical location in Anatolia, its climate suitable for human life and activity, its natural resources are abundant, and its water resources have always attracted attention due to the existence of fertile agricultural lands.
For this reason, it has been an important settlementand civilization center since prehistoric times. In this article it caused as a place of
establishment of the first ages of civilization in Anatolia will talk about the importance of the  geographical potential of Anatolia and today they chose Turkey.
The concept of civilization is a word with many definitions in terms of meaning. According to Sezai Karakoç, civilization is the lifestyle it has established and the whole environment it has achieved in order for humanity to achieve its post-physics goal. If we make a general explanation, we can define civilization as a community that has reached a high level in terms of social level, living at a certain time and place.
The reason why Anatolia was home to many civilizations before history comes out when the history of civilizations is examined. In the Mesolithic Age, which was the intermediate period that prepared the transition between the Paleolithic Period and the settled order and the Neolithic Period (Polished Stone Age), where the production of the Pleistocene glaciers, the population increased due to the increase
in the population due to the melting of the Pleistocene glaciers and wanted to establish a different settlement system. Thus, new residential areas were mostly preferred close to water resources.
The beginning of human beings to connect to the ground pushed him into new discoveries,thereby taking the first steps of civilized life. Along with the purchase and sale of grain, trade caused great changes in the social structure, and thanks to the product, social classes such as artisans, managers, clergymen and bureaucrats, who could survive without food trouble, emerged.
The society's adoption of the city life caused the geopolitical elements to gain
importance, which led to the endless struggles.Assyrians, the Mesopotamian civilization, started to establish trade centers called "karum" in Central and Southeastern Anatolia. This enabled the development of trade in Anatolia. The
Hittites formed the basis of civilization in these fertile lands. The main reason for the Hittites to grow so much is agriculture and animal husbandry. The Phrygians ruled around the Sakarya River and they have grown tobacco figs and similar products in which the important agricultural products of our country are grown in the Aegean stoves, and they have also been developed in jewelery. Urartu civilization existed around Lake Van; The mountainous areas in Van and its surroundings enabled the development of livestock in that region. It is also
known that the Urartu started the Iron Age due to the wealth of underground resources in Anatolia. The Lydians invented the coin as the basis of money, which is today's important trading tool. The reason for its development are the gold mines in this region.
Nowadays, when looking around Turkey, which connects the Mediterranean to the Black Sea, the Balkans, is a bridge connecting the Caucasus and the Middle East. Its unifying structure is also seen from the diversity of climate types, plant species and soil structures.
Turkey in terms of the special position of the earth for people to live, work, situated in the most appropriate climate to grow and progress. Different climate types, various plant species and soil structures in the country reflect the features of its location. Tourism opportunities and animal husbandry arising from these characteristics prove the versatility of the country's resources. Turkey economic unity of their movement adjacent to its geographic location, politics, policies, struggle, war, history, tourism, cultural interaction, transportation, etc.
potential. affects its important features. In short, Turkey is a place facing the continent; The lock hit on the hinge of the World Island and its key.


21 Nisan 2020 Salı





COĞRAFYANIN HAYATIMIZA ETKİLERİ



                                                                             Tuana KARADAĞ




Coğrafya yaşadığımız yerin beşeri ve doğal özelliklerini tüm hatlarıyla inceler. Yaşadığımız  coğrafya bizim kimliğimizi ve yaşam koşullarımızı belirler. Yani  coğrafya hayatımızı önemli derecede etkiler.
Yaşadığımız coğrafya gideceğimiz yerleri, giyeceğimiz kıyafetleri, yiyeceğimiz yemekleri belirlemede etkindir. Örneğin; yağışlı iklime sahip bir coğrafyada çeltik daha çok tüketilirken, kurak iklime sahip bir coğrafyada tahıl ürünleri daha çok tüketilir. Bu da beslenme biçimimizi, vücut tipimizi ve sağlığımızı belirler. Beslenme biçimimize etkisi dışında ekonomik faaliyetlerimizde de büyük önem taşır. Ülkemizde Akdeniz kıyılarının ılıman bir iklime sahip olması ve tuzlu su kaynaklarına sahip olmasından dolayı turistik faaliyetler öne çıkar. Fakat Doğu Anadolu’da dağlık ve kurak yapıya sahip olması hayvancılık faaliyetlerinin oluşmasında etkilidir. Ayrıca coğrafya yer kabuğunun hareketlerini incelediği için fay hatlarının nerelerde yoğunlaştığı konusunda bize bilgi verir. Bu da özellikle deprem bölgelerinde alınması gereken önlemler konusunda fikir sahibi olmamızı sağlar.
Bu ana kadar coğrafyanın ekonomik, sosyal, fiziki konulara etkilerine örnekler verdik. Bunun dışında ülkelerin iklimleri, kültürleri ve siyasi faaliyetleri gibi birçok önemli konuda etkilerini görmek mümkündür. Coğrafyanın hayatımızdaki önemini daha iyi anlamalı ve bu konuda bilgi sahibi olmalıyız.

EFFECTS OF GEOGRAPHY ON OUR LİFE

   Geography researches the human and natural features of the place we live. The geography we live in determines our identity and living conditions. In other words, geography affects our lives significantly.
   The geography we live affects the places we go, the clothes we wear, the food we eat. For example; In a geography with a rainy climate, rice is consumed more, while in a geography with a dry climate, grain products are consumed more. This determines our diet, body type and health. Apart from its effect on our diet, it is also of great importance in our economic activities. In our country, touristic activities come to the fore as the Mediterranean Region has a temperate climate and salt water resources. However, the fact that the Eastern Anatolia Region has a mountainous and arid structure is effective in the formation of livestock activities. It also researches the movements of the geography crust. It gives us information about where the fault lines are concentrated. This enables us to have an idea about the precautions to be taken especially in earthquake regions.
   Until now, we have given examples of the effects of geography on economic, social and physical issues. Apart from that, it is possible to see the effects of countries on many important topics such as their climates, cultures and political activities. We have to better understand the importance of geography in our life and have knowledge about it.






COĞRAFYA KADER MİDİR?
Zeytinyağının Kaderi


                                                       Hazal Güngör




Fikirlerinin ardındaki güç de coğrafyadır, fikirlerinin üstündeki  yük de coğrafyadır.Coğrafya başkasının koyduğu yanlış sınırlardaysan kaderindir ancak sınırlarını kendin koyacak kadar akıllıysan kader değildir.
Bunu Erkin Şahingöz basit bir şekilde’’ eğer zeytin yağı satıyorsan coğrafya kaderindir anca hikâyesi olan bir zeytinyağı satıyorsan coğrafya kader değildir.’’diyerek açıklamıştır. Ben de bunu size daha ayrıntılı bir biçimde açıklamak istiyorum: Tarihe baktığımızda birçok olay var ve bunların ardından gelen etkileri; bunu en çok etkileyen durum ise yine coğrafya.Yani aslında coğrafya bütünüyle tarihe bir etkendir.
Örnek verecek olursak Avrupa’da kiliselerin hâkimiyeti insanların cehaletinin artmasına yol açmıştı. İnsanların tek sınırı ya da hedefi, kilisenin doğru bulduğu yoldu.                                            
Daha sonra coğrafi keşifler oldu ve ardından rönesansı, reformu, aydınlanma çağını getirdi. Belki de çoğu Türkün olmak istediği Avrupa’da bunlar gerçekleşti ve bu kadar geliştiler Dünyanın en büyük zeytinyağı fabrikasının bulunduğu İtalya’daki zeytinyağının işte bir hikayesi var. Bir zeytinyağının ardında bile Rönesans var, reform var, Galileo var… İnsanlar belki de bu hareketlenmeler öncesinde çok cahildi, çok acılar çekti bu cahilliklerinden. Eğer yine kilisenin sınırlarında kalsalardı belki de bir değişiklik olmayacaktı. Aklına gelen fikirden ötürü akıllarını alacaklardı, asılacaklardı. Ancak sınırlarını aştılar ve yollarını doğru yöne bağladılar.
Başkasının koyduğu sınıra bağlı kaldıysan daha ötesini göremezsin zaten. İşte bu yüzden de coğrafyana bile kader dersin çünkü bir çaban, bir hikayen yoktur.
Yani coğrafya kader değil, coğrafya geride kalan hikâyenin bir bölümüdür demek daha uygundur.
Anahtar Kelimeler: fikir, hikaye, sınır, tarih


         FATE OF OLIVE OIL

The power behind your ideas is also geography, and the burden on your ideas is geography.
  Erkin Şahingöz explained this simply by saying, "If you are selling olive oil, geography is destiny, but if you are selling olive oil with a story, then geography is not destiny." ; The situation that affects this the most is again to the geography. If we give an example, the domination of churches in Europe caused the ignorance of people to increase.
Then there were geographical discoveries, and then it brought the era of renaissance, reform, enlightenment, perhaps in Europe, where most Turks wanted to be, and they developed so much. There are people… Maybe they were so ignorant before this mobilization, they suffered a lot because of their ignorance. If they had stayed at the borders of the church, they would not have changed.
  If you adhere to the limit set by someone else, you will not be able to see any more. That's why, even geography is destiny because you have no effort, no story.
In other words, geography is not destiny, but geography is a part of the story left be
Keywords: Idea, story, boundary, history




20 Nisan 2020 Pazartesi






Kültür Bölgeleri ve Türk Kültürü



Azra Hilal Demirci
Nazlı Nesibe Kılıçoğlu
Şevval Sude Çeliker




Latincede “Kültür”, tarım anlamına gelir. Cultura sözcüğünün türediği kök sözcük, tarım yapmak, ekip biçmek, özenerek bakmak gibi anlamlara gelen colere sözcüğüdür. Tarih boyunca, kültür kavramına birçok anlam yüklenmiştir. Kültürün sosyal antropoloji, kültür felsefesi, sosyoloji ve etnoloji gibi birçok sosyal bilimin derinlemesine incelediği bir kavram olması da kelimenin kapsayıcılığının ve anlam çokluğunun göstergesidir. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde kültür kavramı “Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunların yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın ve doğal toplumsal çevresine egemenliğin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin” şeklinde tanımlanmaktadır.

Farklı tanımlar olmasına karşın bütün tanımlamaların ortak noktası kültürün insan ürünü olduğu vurgusudur. Tarihi süreçte sosyolojik açıdan oldukça önem kazanmış ve temelde insanın insanla ve doğayla ilişkisine dayandırılmış kültür kavramını “bir toplumu niteleyen ögelerin, toplumun duyuş ve düşünüş birliğini sağlayan davranışların, düşünce ve sanat ürünlerinin tümü” şeklinde tanımlamak uygun olur.


Bir toplumun tarihteki bütün birikimine dayandırılan kültür haliyle birçok unsurdan oluşmakta ve bu unsurlar da somut ve soyut olarak iki gruba ayrılmaktadır. Maddi (somut) unsurlara coğrafi konum, simgeler, doğal ortam özellikleri; manevi (soyut) unsurlara ise dil, din ve inanç, ahlak kuralları, örf ve adetler, komşu kültürler, dünya görüşü ve hukuk kuralları örnek verilebilir. Kültürü oluşturan unsurların o kültüre sahip insanlara bıraktığı değerlere de kültürel miras denir. Kültürün en önemli niteliklerinden biri de dinamik yapısıdır. Bunun sonucunda kültürel miras nesiller tarafından yaşanarak ve tecrübe edilerek öğrenilirken aynı zamanda değişime de uğrar.

Kültürel mirasın oluşmasında etken rol oynayan somut ve soyut değerlerin her biri esas alınarak farklı bir kültür bölgesi oluşturulabilir ve göz önünde bulundurulan kriter değiştikçe sınırlar da değişir. Fakat yine de tek bir unsura bağlı olarak oluşturulan kültür bölgelerinin de sınırları kesin olarak tayin edilemez.

Unsurların bu kadar çeşitli ve değişken olması yeryüzünde birbirinden farklı birçok kültürel mirasın ve kültür bölgesinin oluşmasına yol açmıştır. Ve dünya tarihi boyunca birçok coğrafyada farklı farklı kültürler dallanıp budaklanmıştır, kültürler birbiriyle etkileştikçe zenginleşmiştir. Hatta aynı kültüre sahip olan insanlar arasında bile çok farklı düşünce iklimleriyle de karşı karşıya kalınabilir. Bu zenginliğe kültürel çeşitlilik de denir. Kültürel çeşitlilik dünyanın daha yaşanılabilir ve keşfedilebilir bir yer olması bakımından çok önemlidir.

Kültürel çeşitliliği sağlayan öğelerden biri de Türk kültürüdür. Dünya tarihinin en eski kültürlerinden biri olan Türk kültürünün kültür ocağı Orta Asya'dır. Orta Asya'nın iklim koşullarına bağlı olarak Türklerin düşünceleri, örf ve âdetleri, inançları şekillenmiştir. Türk toplumunda kadın ve erkeğin eşit olduğu, askerliğin ayrı bir meslek olmadığı ve toplumdaki her bireyin savaşçı bir ruha sahip olduğu görülmektedir. Toplum düzenleri yazılı olmayan kurallarla/töre ile sağlanmaya çalışılmıştır. Çünkü Orta Asya Türk kültüründe çeşitli çevresel etkenler (iklim koşulları, bitki örtüsü) konargöçer yaşam tarzını ve dolayısıyla hayvancılığı beraberinde getirmiştir. "Bozkır kültürü" olarak da adlandırılan Türk kültüründe at, demir, çadırın vs. önemi büyüktür. Göçebe yaşam tarzı hürriyet duygusunu daima canlı tutsa da Türkler, farklı medeniyetlerle kaynaşıp birtakım kültürlerden etkilenmiş ve bazılarını da etkilemiştir.

Türk kültürü ortaya çıktığı ilk bölgede Çin, Tibet ve Hint kültürüyle komşu olmuştur. Daha sonrasında konargöçer bir yaşam tarzına sahip olan Türklerin bir kısmı bugün bulunduğumuz coğrafyaya gelmişlerdir. Anadolu'da yerleşik hayata geçmeye başlayan Türkler, batısında bulunan Yunan kültürü, doğusunda bulunan Pers kültürü ve İslam kültürü ile iç içe yaşamışlardır.

Türk kültürünün bu etkileşimlerinin sonuçlarını en çok somut ve soyut kültürel miraslarımızda görmekteyiz. Başlıca somut miras olarak mimari yapılarımızı düşünebiliriz; Safranbolu Evleri (Karabük), Efes Açık Hava Müzesi (İzmir) veya Topkapı Sarayı’nı (İstanbul) örnek verebiliriz. Soyut kültürel miraslarımıza ise aklımıza gelen birçok şey girer ve asıl koruması ve yaşatılması zor olan da budur. Türk kahvesi, meddahlık, aşıklık geleneği, Nevruz, Hıdırellez, ebru ve çini sanatı bunlara örnek verilebilir.



Regions of CultureandTurkishCulture

"Culture" in Latin meansagriculture.TherootwordderivedfromthewordCulture is thewordcolore, whichmeansagriculture, cultivation, carefulcare.Throughouthistory, manymeaningshavebeenattachedtotheconcept of culture.Thefactthatculture is an in-depthstudy of manysocialsciencessuch as socialanthropology, culturalphilosophy, sociologyandethnology is an indicator of theinclusivenessandmultiplicity of theword.Inthedictionary of theTurkish Language Association, theconcept of culture is defined as "Allmaterialandspiritualvalues ​​created in theprocess of socialdevelopment, andthetoolsusedtocreatethem, conveythemtothenextgenerations, showthemeasure of sovereigntytothehumanandnaturalsocialenvironment, hars, crop".

Althoughtherearedifferentdefinitions, thecommonpoint of alldefinitions is theemphasisthatculture is a humanproduct. It is appropriateto define theconcept of culture, which has gained a lot of sociologicalimportance in thehistoricalprocessand is basicallybased on therelationship of manwithhumanandnature, explained as "all of theelementsthatcharacterize a society, thebehaviors, thoughtand art productsthatprovidetheunityandthoughtunity of society".

Theculture, which is based on thewholeaccumulation of a society in history, consists of manyelementsandtheseelementsaredividedintotwogroups as concreteandabstract. Geographicallocation, symbols, naturalenvironmentfeaturestomaterial (concrete) elements can be given as examplesof ; spiritual (abstract) elements can be given as examples of language, religionandbelief, moral rules, customsandcustoms, neighboringcultures, worldviewand legal rules.Theculturalheritagethattheelementsthatmakeupthecultureleavetopeoplewiththatculture is calledculturalheritage.One of themostimportantqualities of culture is itsdynamicstructure. As a result, whileculturalheritage is learnedbylivingandexperiencedbygenerations, it alsoundergoeschange.

A differentculturalregion can be createdbased on each of theconcreteandabstractvalues ​​thatplay an important role in theformation of culturalheritage, andthelimitschange as thecriterionconsideredchanges.However, theboundaries of theculturalregionsformedbased on a single element cannot be determinedprecisely.

Thefactthattheelementsaresodiverseandvaried has ledtotheformation of manyculturalheritagesandculturalsites on earth. Andthroughouttheworldhistory, differentcultureshavebeenbranchedandbranched in manygeographies, andthecultureshavebeenenriched as theyinteractwitheachother. Evenamongpeoplewiththesameculture, manydifferentclimate of thought can be encountered. Thiswealth is alsocalledculturaldiversity. Culturaldiversity is veryimportant in thattheworld is a morelivableanddiscoverableplace.

One of theelementsthatprovideculturaldiversity is Turkishculture. Theculturequarry of Turkishculture, one of theoldestcultures in theworldhistory, is Central Asia. Depending on theclimaticconditions of Central Asia, thethoughts, customs, andbeliefs of theTurkswereshaped. It is seenthat men andwomenareequal in Turkishsociety, military service is not a separateprofessionandeveryindividual in thesociety has a fightingspirit. Communityorder has beentriedto be providedbyunwrittenrules / custom. Because, variousenvironmentalfactors (climaticconditions, vegetation) in the Central AsianTurkishculturebroughtthenomadlifestyleandconsequentlyanimalhusbandry. Alsoknown as "steppeculture" in Turkishculture, horses, iron, tents, etc. is of greatimportance. Althoughthenomadiclifestyle has alwayskeptthe sense of freedomalive, theTurksfusedwithdifferentcivilizationsandwereinfluencedbysomeculturesandsome of them.

InthefirstregionwhereTurkishcultureemerged, ChinabecameneighborwithTibetanandIndianculture. Later, some of theTurks, who had a nomadlifestyle, cametothegeographyweare in today. Turkswhostartedtolive in Anatolia lived in harmonywithGreekculture in thewest, Persianculture in theeastandIslamicculture.

Weseetheresults of theseinteractions of Turkishculturemostly in ourconcreteandabstractculturalheritage. As the main tangibleheritage, we can think of ourarchitecturalstructures; We can giveexamples of Safranbolu Houses (Karabük), Ephesus Open AirMuseum (İzmir) or Topkapı Palace (Istanbul). Manythingscometoourmind in ourabstractculturalheritageandthis is what is difficulttomaintainandkeepalive. Turkishcoffee, arts of the meddah, publicstorytellers; Âşıklık (minstrelsy) tradition, Navruz, springcelebration, Hıdrellez marblingandtile art can be given as examples.


18 Nisan 2020 Cumartesi





Alınyazımız Coğrafya
                              
                                         Bengisu Suna





   Başta sosyal medyada olmak üzere günlük hayatınızda pek çok kez insanların ’‘Coğrafya kaderdir.’’ dediğini duymuşsunuzdur. Peki bu söz ne anlama gelir? Ya da gerçekten coğrafya kader midir?
   ‘‘Coğrafya kaderdir.’’  sözünü; ‘‘İnsanın doğup büyüdüğü yer, o insanın alınyazısıdır.’’ şeklinde açıklayabiliriz. Şimdi ise bu meşhur lafın doğruluğunu tartmaya gelelim.
   Bence coğrafyanın hayatımızda çok önemli bir yeri olduğu tartışılmazdır. Böyle olunca kaderimizin şekillenmesinde büyük rol oynadığı da doğrudur. Bunun sebebi; yüzyıllardır insanoğlunun, doğanın baskın geldiği durumlarda doğa koşullarına ayak uydurmak zorunda kalmasıdır. Ülkemizden örnek verecek olursak Ege bölgesinde yaşayan insanlar genellikle zeytincilikle uğraşır ve yemeklerinin çoğu da zeytinyağlıdır. Doğu Anadolu’da yaşayan insanlarsa hayvancılıkla uğraşır ve yemeklerinde sebze yerine et daha baskındır. Ya da İç Anadolu’da yağış oranı az, iklim sıcak ve kurak olduğundan kerpiç evler görülürken Karadeniz’de ormanların çok olması nedeniyle ahşap evler görülür. Örneklerden de anlayabileceğimiz gibi coğrafya birçok konuda belirleyici bir faktördür.
   Ancak bir insanın kaderinin belirlenmesi tamamen coğrafyaya mı bağlıdır? Ben bunun cevabının hayır olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü bence insan kendi kaderini kendisi şekillendirir. Coğrafya bu durumda insanı kısıtlayıcı durumdadır. Örneğin bir insanın gelecekte seçebileceği üç seçeneği varsa coğrafya bunları ikiye indirir, ama yine de o ikisi arasından son seçimi insan yapar. Yani tüm yükü coğrafyaya atmak kolay yolu seçmek, sorumluluktan kaçmak demektir.
   İnsanlar çoğunlukla başka ülkelerde yaşayan insanların ‘‘daha güzel’’ hayatlarını gördükleri zaman coğrafyanın kader olduğunu söylerler. Kaderlerini belirleyenin aslında kendileri olduğunun farkında değillerdir ya da farkında oldukları halde bilmezlikten gelmektedirler.
   Uzun lafın kısası coğrafya kader değildir, kaderi belirleyici bir unsurdur.






                                                              Our Destiny Geography



    You may have heard many times in your daily life, especially on social media, that people say ‘‘Geography is destiny.’’.  So what does this word mean? Or is geography really destiny?
   "Geography is destiny." We can explain it as "The place where person was born and raised is the destiny of that person." Now let's come to weigh the accuracy of this famous statement.
     I think it is indisputable that geography has a very important place in our lives. It is also true that this plays a big role in shaping our fate. The reason of this; For centuries, human beings have had to adapt to the conditions of nature when nature prevails. For example, people living in the Aegean region usually deal with olives and most of their meals are olive oil. But people living in Eastern Anatolia are engaged in animal husbandry and in foods meat is more dominant than vegetables. Or, because of the low precipitation and the climate is hot and dry in Central Anatolia, mudbrick houses are seen, while wooden houses are seen due to the rich forests in the Black Sea. As we can understand from the examples, geography is a determining factor in many issues.
     But is the determination of the fate of a person completely dependent on geography? I am one of those who think that the answer is no. Because I think person shapes his/her own destiny by himself/herself. Geography is in this case restricting people. For example, if a person has three options to choose from in the future, geography reduces them to two but still person makes the final choice between the two. In other words,  put the entire load on geography means choosing an easy way and avoiding responsibility.
     People often say that geography is destiny when they see the "more beautiful" lives of people living in other countries. They are not aware that it is they who determine their destiny or they are unaware of being aware.
     Long story short, geography is not destiny, it is a factor of determining the destiny.



Yeni Hayat İrem Deniz Aslan Sanat insanların hayatlarını etkileyen önemli olayları duygularla birleştirir. Sonuc...