7 Mayıs 2020 Perşembe





Coğrafya Kader(mi)dir?



                                                                                                         Emir Sarıoğlu





Dilimizi, sesimizi, bakışımızı, aklımızı, yolda yürürken ölme ve öldürme ihtimalimizi, karşıdan karşıya geçerken sakat kalma olasılığımızı ve kazasız belasız yaşayıp gitme şansımızı. Bunların hepsi coğrafyadan coğrafyaya değişmiyor mu? Değişiyor! Öyleyse sözün ima ettiği, içine hapsolduğumuz şu kader gerçek, doğru ve kaçınılmaz.
Öte yandan, mesela yüzyıllardır savaş yaşamamış ülkeler de var dünya üzerinde, ne garip! Ama zaten buradaki coğrafya sadece dağları, düzlükleri ve iklimleriyle bir coğrafya değil. Gerçi onlar da var: kutuplarda güneş çarpmaz, çöllerde vücudumuz buz kesmez! Ama buradaki coğrafya esas olarak insanlar, sınıflar, üretici güçler, sınıf mücadeleleri ve bunların çeşitli görünümleri, halleri. Coğrafya bunları içeren, bunlardan oluşan bir isim. Coğrafya, ismin sınıf mücadelesi hali!
Coğrafya aynı zamanda içerisini ve dışarısını ayıran bir sınır: İçeriyi inşa eden, dışarıyı tarif eden. Bu nedenle içinde dil, din, kültür, ırk, ulus ve halk da var. Onlar da görünümler, haller. Birebir yansımalar değiller belki ama onlar da sınıf mücadelesi denen toplumsal çatışmaların, karşıtlıkların görünümleri. E, öyle de olsa böyle de olsa, "coğrafya kaderdir" demeli ve geçmeli miyiz? Pek değil! Zaten düşündükçe çeşitli itirazlar çıkıyor.
Çünkü kader aslında coğrafyadan da bir geri çekilmeyi içeriyor: iddiasızlığı, değişmezliği ve değiştirmemeyi peşin peşin teslim ediyor. Öyle olunca insanın "Coğrafya kederdir!" diyesi geliyor. Söz zaten daha çok bunu vurgulamak için kullanılıyor: yaşananlar karşısındaki kederi. Değişmeyen günlerimizi, süreklileşen sıkışmışlığı ve getirdiklerini.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yeni Hayat İrem Deniz Aslan Sanat insanların hayatlarını etkileyen önemli olayları duygularla birleştirir. Sonuc...