72
Yıl Önce Yaşanan Trajedi: Kırım Tatarlarının Sürgünü
Mehmet Deniz Alten
Kırım;
Karadeniz’in kuzeyinde, günümüzde Ukrayna sınırları içerisinde olsa da tarih
boyunca Antik Yunanlar, İskitler, Hunlar, Gotlar, Hazarlar, Bizans, Altınordu,
Osmanlı, Rus Çarlığı ve devrimle SSCB gibi birçok devletin egemenliği altına
girmiş oldukça stratejik bir yarımadadır. Bu da Fatih Sultan Mehmet’in bu
bölgeyi gözüne kestirip 1475 yılında fethetmesinin büyük nedenlerindendir. Rus
Çarlığı 1783’te egemenliği Osmanlı’nın elinden alsa da hepimizin bildiği iskân
politikası ve Kavimler Göçü sonrasında burada toplanmaya başlayan Türk nüfusu
nedeniyle Kırım Türkleri ya da Tatarları, Kırım’ın nüfusunun çok büyük bir
kısmını oluşturuyordu.
Rus Çarlığı Kırım’ı fethinden yıkılışına kadar Kırım
Türkleri hakkında birçok tartışma yaşamış, sürekli sürgün için bahaneler aramışlardır.
Devrim sonrasında ise kurulan SSCB’nin ilk başkanı Lenin Kırım Türklerinin
yerleşiminden rahatsızlık duymayıp ve 1920’lerde üzerlerindeki baskıyı
kaldırmıştı. Bu dönemde çarlığın nüfusunun %30’unu Kırım Türkleri
oluşturuyordu. Ancak bu Stalin’in yönetime geçmesiyle yavaş yavaş bozulmaya
başladı. 1930’dan sonra Sovyet rejimi baskı ve zulme başladı. 1932-33
yıllarında Rusya’nın kuzeyindeki Türk kolonileri sürgün edildi. Ardından 2.
Dünya Savaşı sırasında 1941-1944 yılları arasında Almanların Kırım’ı ele
geçirmesiyle Stalin mükemmel bahanesini bulmuş oldu. 1944 yılında Kırım geri
alınınca Kırım Türklerini Alman yardımla, vatan hainliğiyle suçladı. Böylece 18
Mayıs tarihinde sürgün kararı çıktı. 20 Mayıs’a kadar süren bu süreçte 238.500
kişi yani tahminen Kırım Türklerinin tamamı sürgün edildi.
Yıllar sonra bu sürgünden ve soykırımdan canlı çıkan
kişilerle yapılan röportajların ortaya çıkardığı kadarıyla her aileye
eşyalarını toplamak için 15-20 dakika verildi. Yasal olarak aile başı 500 kilo
yüke izin verilse bile askerlerin olanak verdiği miktar çok daha azdı. Olay
yaşandığında 15 yaşında olan Dilaver Mustafaev’in anlatıyor: “Sabaha doğru
karanlıkta kapıyı kırar gibi açarak üç silahlı asker içeri daldı. Annem, babam
ve 3 kardeşim, korkuyla yataklarımızdan fırladık. 'Size 15 dakika müsaade,
alacağınızı alın, evi boşaltın!' diye bağırdılar. 'Bizi nereye götürüyorsunuz?'
diye sorduk. 'Kırım halkı Sovyetlere ihanet etti, buradan gidiyorsunuz!'
dediler, başka bir bilgi vermediler. Annem ağlıyor, hepimiz şaşkınız, asker 'Hadi
hadi!' diye sıkıştırıyor, dakika sayıyor. Yanımıza kuru erik, fındık, ekmek
gibi alelacele elimize geçen şeyleri aldık, çıktık. Ardımızdan kapıyı
çivilediler, o evden son çıkışımız oldu.
Sonra askeri kamyonlar geldi. Bizi iğne atsan yere
düşmeyecek şekilde kamyonlara sıkıştırıp tren istasyonuna götürdüler. Eski,
köhne, paslı, leş gibi kokan iki katlı hayvan taşınan vagonlara
doldurdular.Çocuklar, kadınlar, hastalar ilk kata, bizler de eğilerek ikinci
kata çıktık. Başka köylerden getirdikleriTatarları da boş buldukları yerlere
tıktılar. Ve akıbetimizin ne olacağını bilmediğimiz yolculuk başladı.”
Kamyonlar Türkleri istasyonlara getiriyor, burada askerle
yine ağzına kadar dolu tren vagonlarına ite kaka insanları dolduruyordu. Bu
kadar çok insanın sürgün edilmesine rağmen çok az yemek ve su stoku vardı. Aynı
zamanda tifo hastalığın yaygın olduğu bu dönemde kalabalık vagonlar hastalığın
yayılmasını inanılmaz hızlandırmıştı. Katliam, tifo ve açlık gibi nedenlerden
10 Kasım’a kadar 10 binden fazla Kırım Türkü öldü. Lokomotifler Türkleri ya
Özbekistan’da çalışma kamplarına ya da SSCB’nin doğusuna götürüyordu. Vardıkları
yerlerde de hayatları kolaylaşmadı. Verilere göre sürgünü takip eden bir yıl
içinde 30 bin ölü vardı. 10 yıllık süreç içerisinde ise ölü sayısı hakkında
bazı kaynaklar 50 bin derken bazı kaynaklara göre bu sayının 100 binin üzerinde
olduğu açıklanmakta.
1989
yılında evlerine dönüşlerine izin verilen Kırım Türkleri zorlandığı bu koşullar
insanüstü ve acımasızcadır.Günümüzde bileaktivistlerolayınsoykırım olarak belgelenmesi
için baskı yapmaya devam etse de durum parlak gözükmemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder