14 Nisan 2020 Salı





     72 Yıl Önce Yaşanan Trajedi: Kırım Tatarlarının Sürgünü


                                                                                     Mehmet Deniz Alten




Kırım; Karadeniz’in kuzeyinde, günümüzde Ukrayna sınırları içerisinde olsa da tarih boyunca Antik Yunanlar, İskitler, Hunlar, Gotlar, Hazarlar, Bizans, Altınordu, Osmanlı, Rus Çarlığı ve devrimle SSCB gibi birçok devletin egemenliği altına girmiş oldukça stratejik bir yarımadadır. Bu da Fatih Sultan Mehmet’in bu bölgeyi gözüne kestirip 1475 yılında fethetmesinin büyük nedenlerindendir. Rus Çarlığı 1783’te egemenliği Osmanlı’nın elinden alsa da hepimizin bildiği iskân politikası ve Kavimler Göçü sonrasında burada toplanmaya başlayan Türk nüfusu nedeniyle Kırım Türkleri ya da Tatarları, Kırım’ın nüfusunun çok büyük bir kısmını oluşturuyordu.
            Rus Çarlığı Kırım’ı fethinden yıkılışına kadar Kırım Türkleri hakkında birçok tartışma yaşamış, sürekli sürgün için bahaneler aramışlardır. Devrim sonrasında ise kurulan SSCB’nin ilk başkanı Lenin Kırım Türklerinin yerleşiminden rahatsızlık duymayıp ve 1920’lerde üzerlerindeki baskıyı kaldırmıştı. Bu dönemde çarlığın nüfusunun %30’unu Kırım Türkleri oluşturuyordu. Ancak bu Stalin’in yönetime geçmesiyle yavaş yavaş bozulmaya başladı. 1930’dan sonra Sovyet rejimi baskı ve zulme başladı. 1932-33 yıllarında Rusya’nın kuzeyindeki Türk kolonileri sürgün edildi. Ardından 2. Dünya Savaşı sırasında 1941-1944 yılları arasında Almanların Kırım’ı ele geçirmesiyle Stalin mükemmel bahanesini bulmuş oldu. 1944 yılında Kırım geri alınınca Kırım Türklerini Alman yardımla, vatan hainliğiyle suçladı. Böylece 18 Mayıs tarihinde sürgün kararı çıktı. 20 Mayıs’a kadar süren bu süreçte 238.500 kişi yani tahminen Kırım Türklerinin tamamı sürgün edildi.
            Yıllar sonra bu sürgünden ve soykırımdan canlı çıkan kişilerle yapılan röportajların ortaya çıkardığı kadarıyla her aileye eşyalarını toplamak için 15-20 dakika verildi. Yasal olarak aile başı 500 kilo yüke izin verilse bile askerlerin olanak verdiği miktar çok daha azdı. Olay yaşandığında 15 yaşında olan Dilaver Mustafaev’in anlatıyor: “Sabaha doğru karanlıkta kapıyı kırar gibi açarak üç silahlı asker içeri daldı. Annem, babam ve 3 kardeşim, korkuyla yataklarımızdan fırladık. 'Size 15 dakika müsaade, alacağınızı alın, evi boşaltın!' diye bağırdılar. 'Bizi nereye götürüyorsunuz?' diye sorduk. 'Kırım halkı Sovyetlere ihanet etti, buradan gidiyorsunuz!' dediler, başka bir bilgi vermediler. Annem ağlıyor, hepimiz şaşkınız, asker 'Hadi hadi!' diye sıkıştırıyor, dakika sayıyor. Yanımıza kuru erik, fındık, ekmek gibi alelacele elimize geçen şeyleri aldık, çıktık. Ardımızdan kapıyı çivilediler, o evden son çıkışımız oldu.

            Sonra askeri kamyonlar geldi. Bizi iğne atsan yere düşmeyecek şekilde kamyonlara sıkıştırıp tren istasyonuna götürdüler. Eski, köhne, paslı, leş gibi kokan iki katlı hayvan taşınan vagonlara doldurdular.Çocuklar, kadınlar, hastalar ilk kata, bizler de eğilerek ikinci kata çıktık. Başka köylerden getirdikleriTatarları da boş buldukları yerlere tıktılar. Ve akıbetimizin ne olacağını bilmediğimiz yolculuk başladı.”
            Kamyonlar Türkleri istasyonlara getiriyor, burada askerle yine ağzına kadar dolu tren vagonlarına ite kaka insanları dolduruyordu. Bu kadar çok insanın sürgün edilmesine rağmen çok az yemek ve su stoku vardı. Aynı zamanda tifo hastalığın yaygın olduğu bu dönemde kalabalık vagonlar hastalığın yayılmasını inanılmaz hızlandırmıştı. Katliam, tifo ve açlık gibi nedenlerden 10 Kasım’a kadar 10 binden fazla Kırım Türkü öldü. Lokomotifler Türkleri ya Özbekistan’da çalışma kamplarına ya da SSCB’nin doğusuna götürüyordu. Vardıkları yerlerde de hayatları kolaylaşmadı. Verilere göre sürgünü takip eden bir yıl içinde 30 bin ölü vardı. 10 yıllık süreç içerisinde ise ölü sayısı hakkında bazı kaynaklar 50 bin derken bazı kaynaklara göre bu sayının 100 binin üzerinde olduğu açıklanmakta.
1989 yılında evlerine dönüşlerine izin verilen Kırım Türkleri zorlandığı bu koşullar insanüstü ve acımasızcadır.Günümüzde bileaktivistlerolayınsoykırım olarak belgelenmesi için baskı yapmaya devam etse de durum parlak gözükmemektedir.














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yeni Hayat İrem Deniz Aslan Sanat insanların hayatlarını etkileyen önemli olayları duygularla birleştirir. Sonuc...